Susam Yetiştiriciliği Kazançlı Yatırım
Çok değerli bir bitki olmasına rağmen susam üretimi ve tüketimi açısından son kırk yılda hayli gerilere düştük. Susam yetiştirilen yerlerin çoğu daha fazla prim yapan tarımsal faaliyetlere ya da artan nüfus nedeniyle yeni yerleşimlere açıldı. Dünyanın en eski ve asil bitkilerinden olan susamın güncel değerini keşfetmekte biraz değil, epeyce geç kaldık. Oysa susam Anadolu’da buğdaydan da önce bilinen çok ilginç bir bitki.
Susam bize özgü tahin helvasından, susamlı simit ve ekmeklere kadar geniş hammadde yelpazesine sahip. Literatürde ‘Sesamum Orientale’; daha yaygın türüyle ‘Sesamum Indicum’ olarak adlandırılan tohumların yağı bugün en sağlıklı bitkisel yağlar kategorisinde yer alıyor, hatta sağlık yönüyle zeytinyağıyla yarışıp, ekonomik olarak yüzde 50’leri aşan saf yağ içeriğiyle öne geçiyor. Üstelik, buluşsal ürünlere çok daha geniş yer açıyor.
ANADOLU’DA YETİŞENİN LEZZETİ BAŞKA
Bin yıllık susam bitkisi bizim topraklarımızda şimdi daha çok Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde yetişiyor. Onun işlendikten sonra bir ziyafet şöleni halinde ortaya çıkan çeşitli lezzetleri Anadolu’ya özgü beslenme kültürünün hep başköşesinde. Geleneksel kabullere göre susam tanecikleri unlu mamullerin de vazgeçilmezleri arasında. Susamdan çıkarılan değerli yağ üç aşamalı preslemeden sonra çeşitli amaçlarla kullanılabiliyor. Sağlık amaçlı tüketimde de ise yine en başlarda.
Soğuk presle elde edilen susamyağları çekici sarı rengi, hoş kokusu, olağanüstü lezzetiyle adeta zeytinyağıyla yarışıyor. Son preslemede elde edilen susamyağları sıcak presleme metoduyla elde ediliyor, bazı ünlü markalara sahip kozmetik ürünlerine ve üstün kaliteli sabun yapımına da önemli bir baz madde olarak giriyor.
Ne yazık ki, eskiden olduğu gibi susam yağı üretimi ve kullanımı şimdi pek yaygın değil. Türkiye’de yıllık susam üretimi bugün 150 ila 200 bin ton dolaylarında. Tüketim açığı her zaman ithalatla karşılanıyor. Ege’de Manisa ve Muğla; Akdeniz’de Adana ve Antalya’da üretim her geçen gün az da olsa artıyor fakat hala çok yetersiz. Geçmişte toplam yetiştirme alanları 100 bin hektarı aşarken bugün 25 binler civarına inmiş durumda. Giderek tekrar yükselme eğilimine girilse de elde edilen miktarlar talebe göre hayli geride. Nedeni, yeterli tanıtım yapılamaması ve hammadde ithalatındaki oynak fiyatlar.
TALEP GİDEREK BÜYÜYOR
Geçmişte yabani susam türleri Afrika’da görülürken, yüksek verimli varyetelerin Hindistan’dan dünyaya yayıldığı kabul ediliyor. Tanzanya ve Sudan Afrika’da belli başlı üretim merkezlerinden. Asya’da ise Hindistan, Çin ve Myanmar hemen dikkat çekiyor. Türkiye bugün yaygın yetiştiricilikte iddialı değil ama çok olumlu gelişmelerin içinde olduğumuz da rahatça söylenebilir.
Burada son bilimsel araştırmalar ve susamın giderek genişleyen kullanım alanları epey etkili oluyor. Projeksiyonlar küresel toplam üretim hacminin 7.5 ila 8 milyon tona doğru büyüdüğünü gösteriyor. Tüm dünyada ABD ve Japonya en büyük ithalatçılar kategorisinde. Neredeyse tüm ülkelerde ithalat hacimleri giderek artıyor.
DÜNYAYI ŞAŞIRTABİLİRİZ
Ülkemiz susam ve susam ürünlerini içselleştirip kendine mal etmiş ender ülkelerden biri. Pek fazla yetişmese de Japonya’da da durum aynen böyle. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi susam ve susam yağma her zaman büyük ilgi duyuluyor Japonya’da. Neredeyse çoğu spesiyalitelere üstün nitelikli yağ olarak girmekle kalmıyor, onların ince damak zevkini olağanüstü arttırıp neredeyse vazgeçilemez bir lezzet bağımlılığı yaratıyor. Japonların geleneksel beslenme literatüründe susam ve susam yağıyla ilgili çok sayıda kullanım alanı var. Bugün en fazla susam ithal eden ülkelerin başında Japonya geliyor.
Bizde ise ‘Urartulardan bugünkü Ortadoğu mutfağına devşirilmiş alışkanlıklar halen tüm canlılığıyla devam ediyor. Bazı araştırmalar, ‘susam’ sözcüğünün çok eski devirlerde Mısır’da yaygın susam yetiştirildiğini ve oradan geldiğini ortaya koyuyor. Mısırlıların susamı ‘sussemt’ olarak adlandırdığını ve en eski papirüslerde tıbbi ilaç olarak da kullanıldığını gösteriyor. Türkiye’de bulunan arkeolojik belgeler susamın en az 2750 yıl önce Urartu împaratorluğu’nda yetiştirilip yağ çıkarmak için preslendiğini ortaya koyuyor.
Anadolu’nun çoğu yerinde ‘tahan’ olarak bilinen tahinin hammaddesi yerel lehçelerde ‘küncü’ adıyla anılıyor, en az buğday kadar sevgi ve saygı görüyor. ‘Küncü’ ifadesi bazı yörelerimizde çörekotu için de kullanılıyorsa da bu sadece şekilsel bir benzeşmeden ibaret. Başta helva üretimi ve Ortadoğu’nun geleneksel lezzeti olan ‘Humus’ da dahil olmak üzere bizim susamlı simitlerimiz ve susamlı çöreklerimiz olağanüstü lezzetleri yanında göz zevkini bugünlere taşıyor.
YENİ KULLANIM ALANLARI
Susam yağı başlı başına bir sağlık iksiri; hatta bazı konularda zeytinyağına direkt rakip. Susam yağıyla yapılan yemek ve mezeler geniş bir Ortadoğu kültürünü temsil ediyor. En verimli cinsler ise Anadolu’da yetişiyor. Susam bilinenin aksine bizim topraklarımıza buğdaydan daha fazla adaptasyon gösterebilen bir bitki. Dolaysıyla Anadolu’nun hemen her yerinde yaylalar ve alçak rakımlarda kolayca tarımı yapılabilecek ender bitki türlerinden biri.
Susamdan elde edilen özütler ise bugün kozmetik sektöründe sıkça kullanılıyor. Çeşitli kremler, cilt bakım malzemeleri, saç preparatları için hemen her yıl yeni formül kombinasyonları ortaya çıkıyor. Susam yağının kimi özellikleri sağlık araştırmacılarının da epey dikkatini çekmiş durumda. (Bu konuya yatırım yapacak girişimcilerin çeşitli yayınları incelemesinde yarar var) Susam yağı gelecek yılların en gözde hammaddelerinden biri olacak gibi görünüyor. Tüm mesele sadece gıda olarak değil, cilt bakım merkezli kozmetik ürünlerde de markalaşmaya ve çeşitlenmeye gitmekten geçiyor. Bu konuda yeni nesil girişimcilere ısrarlı önerimiz; susamı derinlemesine incelemeleri, inovatif tüketim ve bakım ürünlerini şimdiden keşfedip markalaşmaları. Son tahlilde şunu da unutmayalım: Susam bazlı solüsyon ve cilt kremlerini acilen uluslararası bazda tescil ettirmekte de yarar var.
NUR DEMÎROK