Oyun Sektöründe Kadın Girişimci’nin Başarısı

DÜNYADA oyun endüstrisinin değeri 140 milyar dolar; bu değerin yarısı ise mobilden geliyor. Türkiye’deki oyun endüstrisinin değeri ise yaklaşık bir milyar dolar düzeyinde. 200 civarında oyun şirketimiz, 3 bin de bağımsız oyun geliştiricimizle son dönemde dünyada adımızdan söz ettirmeye başladık. Dünya çapında oyun şirketlerimiz var. Genç girişimci Simay Dinç de işte bu şirketlerden birinin sahibi. 2015’te piyasaya sürdükleri “Recontact İstanbul’, dünya genelinde 150 milyon oyuncuya ulaştı.

Sinemayı ve video sanatını oyuna entegre etmeyi başaran Dinç, “Oylanabilir sanat yapıyoruz” diyor.

Yatırım için bir dedektif gibi iz süren Dinç, geçen sene 22 milyon TL değerleme ile 300 bin dolara yakın yatırım almış. Şimdilerde yeni oyunu ‘Recontact London’ın heyecanını yaşıyor. Yeni oyunda müthiş detaylar var; örneğin dünyaca ünlü Game of Thrones dizisi oyuncularından İngiliz aktör Ross Mullan oyunda yer alıyor, müziklerini de Moskova Senfoni Orkestrası çalıyor.

Heyecanlı, enerjik genç bir kadın olan Simay Dinç’in bir de “Women in Games” şapkası var. Para Dergisi’ne hem kendi işlerini, hem Özgeçmişinizden başlayarak oyun tutkunuzdan girişimciliğe uzanan hikayenizi dinleyebilir miyiz?

Girişimcilik benim genlerimde var. Annem bir girişimci, medikal alanda bir şirketi var; babam da kendi şirketi olan bir inşaat mühendisi. Babam beni hep ‘kendi şirketini kur’ telkiniyle büyüttü. Beş yaşında okula başladığımda tek istediğim bir iş kadını olmaktı. Anneme daha o kadarken kendime deri evrak çantası aldırmıştım, okula onunla gidip geliyordum. Özgür bir aile ortamında yetiştim. Cinsiyet eşitsizliği diye bir kavramın varlığını hiç hissetmedim. Okula başladığımda aynı zamanda bir dijital oyuncuydum, yedi yaşıma geldiğimde babamın aldığı bilgisayarda iki saatin üzerinde vakit geçirir olmuştum. O dönemde annem, kardeşime kötü bir örnek olduğumu düşünerek bilgisayarı evden kaldırmıştı. Ben de kendimi atari salonlarında buldum. Daha sonra gameboy’lar geldi. Onları alabilmek için ilkokulda para kazanmaya çalıştım. Bunlar beni girişimciliğe adım adım ilerletiyormuş meğer.

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakiiltesi’nde okudum. Bir yandan da teknoloji ve sanata çok ilgim vardı. Gördüğüm eğitimin isteklerimi gerçekleştirmek için yeterli olmadığını fark ederek yurtdı-şındaki farklı üniversitelere yöneldim. On yıla yayılan bir süreçte 15 ülkedeki farklı eğitimlere, seminerlere, sanat turlarına ve teknoloji fuarlarına katıldım; oyun fuarlarını ziyaret ettim. Avustralya’dan Amerika’ya, Çin’e ve Endonezya’ya kadar birçok ülkede kendimi keşfetme ve geleceği görme fırsatı buldum. Oyunun bir endistri olduğunun farkına vardım. Teknolojiyle sanatın bir araya gelerek bir katma değer yarattığını gördüm. 2013’te New York’ta The Museum of Modern Art ziyaretim hayatımın dönüm noktası oldu. Bir kat sadece oyuna ayrılmıştı; ‘Oyun bir sanattır’ diyorlardı. O sıralarda kardeşim Eray Dinç film yönetmenliği yaparken, ben de onun yapımcısı olarak çalışıyordum. Bağımsız filmler üretiyorduk. Eray, yeni medya sanatçısı, büyük bir oyuncu ve ayrıca koleksiyoner.

Türkiye’ye döndüğümde artık yapmak istediğim mesleği biliyordum. Eray’la uzun süre sinemayı mobil oyuna nasıl entegre edebiliriz diye araştırdık ve oynanabilir sanat üretme mottosuyla yola çıktık. Sektöre ilk adımımızı 2015’te Recontact İstanbul ile attık.

simay dinc
Simay Dinç

Recontact İstanbul, dünya çapında ses getirdi. Peşi sıra Eyes of Sky geldi. Bu başarının formülünde neler var?

Bağımsız film geliştiri-çiliğinden oyun geliştici-liğine dönüşmeye karar verdik. İstanbul’da izlenme-gözetlenme üzerine olan ilk oyunumuz Recontact İstanbul’u bu piyasada kimseyi tanımadan çıkardık. Daha önce kimse böyle bir iş denemediği için çok heyecanlıydık. Fikri bulduğumuzda geliştirici arkadaşımız Can Aksoy’a ulaştık. Ufak maliyetlerle işe başladık. En büyük maliyet 11 dile çeviri yaparken çıktı. Oyun piyasaya çıktıktan kısa bir süre sonra editörün seçkisi oldu ve Apple tarafından Türkiye’nin en iyi oyunu seçildi. Peşi sıra ikinci oyunumuz olan Eyes of Sky geldi. Fikret Kuşkan’ın başrolünde olduğu, Ahmet Ümit’in senaryo danışmanlığı yaptığı, üç kişilik bir ekipten 30 kişilik bir ekibe çıktığımız, müziklerimizin Kaybedenler Kulübü tarafından orijinal yapıldığı, yine dünya çapında ses getiren bir oyun oldu.

Oyunlarınızda kullandığınız pazarlama teknikleri neler?

İstanbul’daki ofisimizde sekiz kişiyiz, Londra’daki ekibimizle beraber 30 kişiye kadar çıkıyoruz. Film çekimi ve oyun geliştirme ekiplerimiz var.

Yeni oyunumuz Recontact London, 20 Ocak 2020’de piyasaya çıkıyor., önceki iki oyunumuzla dünyada yaklaşık 150 milyon kişiye ulaştık. İkinci oyunumuz ücretsizdi, üçüncüsü de ücretsiz olacak. Yenilikçi oyun modelimiz yenilikçi monetization modellerini üretmemize zemin hazırlıyor. Değerli yatırımcımız Hande Enes ile Art of Monetization konusunu sürekli konuşuyoruz. Global markalara oyun içi interaktif pazarlama fırsatı yaratıyoruz ve senaryoya organik entegrasyon geliştiriyoruz. Geleneksel pazarlama vc tanıtım yöntemlerinin dışına çıkıp milyonlarca kişiye ulaşmak isteyen vizyoner markalarla görüşmelerimiz devam ediyor.

Recontact London’ın farklılığı ne olacak?

Yeni oyunumuzun içinde beş farklı oyun geliştirdik. Başrolünde dünyaca ünlü Game of Thrones dizisinde Whitewalker karaktermi canlandıran İngiliz aktör Ross Mullan yer alıyor. Hollywood filmi çıkartır gibi çalıştık, prodüksiyonu büyüttük. Indie yani bağımsız bir stüdyo olarak geliştirdiğimiz teknoloji ile o kadar heyecanlıyız ki, Triple A diye tabir edilen büyük prodüksiyon büyük yayıncıların olduğu 500 kişinin üzerinde çalışanın olduğu büyük oyun şirketlerinin dikkatini ve ilgisini çekmeyi başardık.

Recontact İstanbul’u çıkardığımızdan beri orjinal müzikler?

ni senfoni orkestrasının yaptığı bir oyun yapmayı hayal ediyorduk ve bunu bu kez gerçekleştirdik. Recontact London’un müziklerini 60 kişilik Moskova Senfoni Orkestrası çaldı. Müzisyen Atakan Ilgaz-dağ ile buluştuk, projemizi anlattık, muhteşem bir işbirliği oldu. Teknoloji, sanat, yenilikçi monetization para kazanma modelleri farklı elementlerin dansı bizi heyecanlandırıyor.

Sizi destekleyen yatırımcılar kimler?

Yenilikçi bir tavırla bu endüstriye girdiğimiz için bir farkındalık yarattık. Dünya çapında aldığımız ödüller tanımımızı yaptı. İlk oyunu küçük bir bütçeyle çıkarmıştık ama İkincisinde yatırımcıya ihtiyaç duyduk. Yatırımcı konusunda dedektif gibi çalışıyorum, iz sürmeyi seviyorum. Erdem Yurdanur oyun dünyasında çok değerli biridir. Bize inandı ve yatırımcımız oldu. 2018’de Recontact London için yatırımcı görüşmelerine başladık. Londra’da Tripledot stüdyosunun kurucusu Akın Babayiğit ikinci tur yatırımcılarımızdan biri. Teknoloji yatırımcısı Hande Enes bize ulaştı ve yatırım yapmak istediğini söyledi. Hande Hanım bizi muhteşem ekiplerle bir araya getirdi. Geçen sene 22 milyon TL değerleme ile 300 bin dolara yakın yatırım aldık.

Bu sektörün geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’de şu an Hypercasual olarak tabir edilen basit mekaniklere sahip oyun türü üretimi yaygınlaşıyor, daha basit ve kafa dağıtıcı oyunlar, metroda yolculuk sırasında iki dakika sıra beklerken oynanan türden. Bizim oyunumuzda geçirilen süre ise yaklaşık 20-24 dakika arasında. Ülkemizde yaklaşık 200 civarında oyun şirketi, 3 bin de bağımsız oyun geliştirici var. Dünyada oyun endüstrisinin değeri ise 140 milyar dolar. Bu değerin yarısı mobilden geliyor. Türkiye’deki oyun endüstrisinin değeri ise yaklaşık bir milyar dolar. Dünya çapında oyun şirketlerimiz var, bu çok gurur verici.

Bizler demirbaş bir ürün satmıyoruz, buzdolabı üreticisi gibi değiliz. Biribirimizle rakip değiliz, hepimizin ürünleri biribirinden farklı. Bu da bizi çok güzel işbirliklerine itiyor. Sürekli iletişim ve paylaşım halindeyiz.

Bir de “Women in Games Türkiye” kuruculuğu öykünüz var. Kadınların bu sektördeki konumu nedir?

Dijital sporlarda cinsiyet yoktur, iyi oynuyorsanız cinsiyetinizin hiçbir önemi yoktur. Bu sektörün büyüklüğünün, multi-disipliner yapısının kadınlar tarafında fark edilmediğini gördük. Hemen bir araya gelip etkinliklere İstanbul’da başladık, sonra Anadolu’ya açıldık. 35-40 üniversitede konferanslar, etkinlikler düzenleyip farkındalık yaratma çabasına girdik. Dört yıl önce üç üye ile başladık; şimdi üye sayımız 2 binin üzerinde. Her sene yaptığımız etkinliklerin her birine minimum 300 kişi katılıyor. Oyun sadece oyun değil, büyük bir etki gücü ve derinliği var. Siz isterseniz politika veya kimya mühendisliği okuyun oyuna tutkunuz varsa bu sektörde katma değer yaratabiliyorsunuz. Etkinliklerimiz dünyanın da dikkatini çekti. Halihazırda Women in Games UK, İtalya vs. tüm Avrupa’yla işbirliğimiz var. En son Eylül ayında da Women in Games Europa için Ingiltere’de bir araya geldik.

Kadınlar strateji oyunlarını seviyor

Oyun endüstrisinde şu an kadınların oranı yüzde 23 civarında. Bu oran yavaş yavaş artıyor. Mobil oyunlarda oyuncuların yüzde 52’si kadın; fakat bilgisayar oyunlarında kadınların oranı yüzde 4-11 arasında. Kadınlar vurmalı, savaşlı oyunları çok tercih etmiyor. Daha çok bir dünya kurma üzerine giden oyunları, strateji oyunlarını seviyorlar.

“Çocuklarınıza yasak koymayın”

Beş yaşından beri dijital oyun oynayan biri olarak ailelere tavsiyem, çocuklarını engellemesinler. Mümkün olduğu kadar desteklesinler, hatta birlikte oynasınlar. Çocuklarının ne oynadığını mutlaka bilsinler; çünkü yaşa göre çok tehlikeli oyunlar var. Dijital beceri açığı tehlikesi hem ülkemizde hem dünyada birçok sektörün önünü kesiyor. E-sporu yaratıcı kariyer rehberi olarak görüyor ve destekliyoruz. E-spora yönelen çocukların gençlerin video oyun sektöründe ve mühendislik bölümlerine ilgilerinin arttığına dair yapılan çalışmaları yakından takip ediyoruz. Oyun tabanlı öğrenme, dijital endüstriler ve e-spor okul müfredatına giriyor. Çocuklar gelecekte dijital endüstri ile çalışacaklar, o yüzden ailelerin korkmasına gerek yok.

Ayvalık’ta sanatı, teknolojiyi ve eğitimi birleştiren proje

Yeniçarohori/Küçükköy, tarihsel ve kültürel zenginliği fark edilmemiş, değer görmemiş bir köydü. Çocukluğumuzun yazları ona yakın bir konumda geçti. 2014’te bu projeye heyecanla başladık. Küçükköy’ün yüzde 80’i terk edilmişti. Köyde sadece üç kahvehane ve bir bakkal vardı ve köyün meydanından kadınlar geçemezdi. Dönüşüme işte o köyün meydanından başladık. Sanatçı kardeşim Eray’la köyün meydanındaki Kıraathane’nin içine sanatı ekleyerek ‘KıraArthane’ye dönüştürdük. Burayı inovatif endüstriler için bir co-working alanı olmasının yanında çocukların ve gençlerin hem kodlama ve oyun tasarımı öğrenebileceği, rol model söyleşilerin gerçekleşeceği bir hale getirdik.

Bizim davetimizle gelen sanatçılar satın aldıkları evlerin restorasyonlarını yapıp, alt katlarını galeri üst katlarını kendi yaşam alanları olarak kullanmaya başladılar. Geçtiğimiz yaz da Güler Sabancı’nın desteğiyle Sabancı Üniversitesi’nin Yaratıcı Teknoloji Merkezi açıldı. Şu ana kadar orada 60 köy çocuğu mezun oldu; kodlama, tasarım, İngilizce, çevre bilinci gibi alanlarda eğitim veriliyor. Türkiye’deki bu niteliklere sahip ilk proje. Geçen dört yılda 12 sanat galerisi, bir co-working alanı, bir üniversite ve 300 kişilik bir konferans salonu oldu.

ÖZLEM KAPAR BAYBURS





Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir