Mobilde yeni bir başarı öyküsü
Mobven iki genç girişimcinin dahiyane yaklaşımlarının ürünü, çok başarılı bir şirket. Yüzde 100 mobile odaklı, büyük yatırımcıların satın almak için uğraştıkları bir girişim…
SİZE bu hafta genç bir şirketten Mobven’den bahsedeceğim; 2012’de iki genç girişimci tarafından fintech alanında, mobil çözümler geliştirmek için kurulmuş bir şirket. Mobilde, İngiliz Monitise’ye satılan ve en iyi “exit”lerden birini yapan Pozitron’darç. sonra ikinci başarı öyküsü olabilir. Danışmanlık kökenli girişimciler Serter Varol ve Emre Yılmaz bugün mobilde Türkiye’de örnek bir girişim yaratmış dürümdalar. Ama geçtikleri yollar girişimcilik ortamının zorluğunu da göstermiyor değil. Şirket bir buçuk yılda 4-5 kat büyümüş ve Montise’nin en büyük rakibi olmuş durumda.
ŞAŞIRTICI UYGULAMALAR
Serter Varol Mobven’in nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “2012 Eylül’de kurduk. İki tane hedefimiz vardı. Birincisi, kendi projelerimizi, fikirlerimizi yapacağız; bunları ürün halinde geliştirip satacağız. İkicisi ise, müşteri odaklı çalışıp müşterinin ihtiyaçlarına göre ürünler geliştirmekti. Tabii başta öyle olmadı ve nereden para kazanabilirsek, müşteri nasıl bir uygulama istiyorsa onu yapıyorduk. Paramız olmadığı için yapabildiğimiz her şeyi yapıyorduk. Dahası bizim yazılım kökenimiz de yok… Ama zaman içinde bunu geliştirdik. Başta kimse inanmadı ve güvenmedi. Hiç bütçemiz yoktu. İlk CTO’muz (chief technology officer) üniversite üçüncü sınıf öğrencisiydi. Tabii öyle CTO gibi kavramlarımız da yoktu. Para kazanmakla, kadro yaratmakla uğraşıyorduk. Yüzde 90 dışarıya iş yapıyor, yüzde 10 kendi fikirlerimize odaklanabiliyorduk”.
Varol ilk uygulamalarını ve mobil dünya için geliştirdikleri stratejik ürünleri şöyle anlatıyor: “İlk olarak masalardan sipariş verilebilen bir uygulama yaptık. Buna Ak-bank ve MasterCard destek verdi. Restoranlardaki uygulama bankaların ödemelerini geçti. Bankalar bizi bu “Hesap Al” projesiyle tammış oldu ve bize gelmeye başladılar. Uygulama masalarda bulunan barkod ile çalışıyor. Örneğin, Cafe Nero’ya bunu yaptık. Yine buradan çıkarak ING Bank’a “Kumbara” uygulaması yaptık. Bu bir para biriktirme modülü… Bunun gibi pek çok uygulamayı hayata geçirdik. Halen yabancı bazı örnekleri de Türkiye’ye uyarlamaya çalışıyoruz. Örneğin, “Süper Taksit” diye başka bir uygulama yaptık. Burada kredi kartı limiti olmayanlara, kullanmayanlara ya da daha fazla taksit yapmak isteyenlere tüketici finansman kredisi veriliyor. Bunda Fiba Banka ile iş ortaklığımız var. Bir ürünü alırken aslında sistem sizi kredilendiri-yor. Sonuçta kredi veriyorsunuz ve en son aşamada ıslak imzaya gereksinim duyuluyor. Kredi alanları tek tek arayıp memnuniyetlerini ölçüyoruz.”
BİR BUÇUK YILDA 4-5 KAT BÜYÜDÜ
Mobven, bir müşterinin mobile yönelik tüm ihtiyaçlarına 360 derece düzeyinde çözüm bulabiliyor. Varol sözlerini şöyle sürdürüyor: “Monitise’nin Pozitron’u alımından sonra stratejik alıcılar, şirketler etrafımızda dolanıyor. İki kere teklif geldi satmadık. Bizim çapımız henüz küçük ama çok sorunlu geçen 2016 yılında bile hem kişi, hem ciro bazında 3-4 kat büyüdük. 2017 yılını da şu anki performansımıza göre iki kat büyüyerek kapatacağız gibi görünüyor. Monitise birebir rakibimiz. Başka da rakibimiz yok. Yüzde 100 mobile odaklı başka firma yok. 40-45 kişilik bir kadromuz var. Pozitron İngilizlere satıldıktan sonra, aslında Monitise büyümemize katkı yaptı. Yabancı bir firma olarak onların karşısında yerli bir rakip olarak konumlandık. Şu anda THY’nin biletleme işini yapıyoruz. Rekabette öne çıkmamızda bu faktörler rol oynayabiliyor. Yerli, hızlı ve genç olmanın avantajım edindiğimiz tecrübelerin ardından şu anda yaşıyoruz.”
Test-otomasyon şirketi kurdu
Serter Varol girdikleri yeni alanları ise şöyle anlatıyor: “Bizim bütün işlerimiz kendi içindeki ihtiyaçlardan dolayı çıktı. İçerde uygulamaları test ederken kendimiz için bir ürün yazdık.
Böyle bir pazar olduğunu bilmiyorduk, fakat zamanla her müşterimiz bundan memnun kalmaya başladı. Bir platform yaptık, 100-150 tane telefon koyduk ve bunları bilgisayarlara bağladık. Bir mobil uygulama yaptığımızda bunun test edilmesi gerekiyor. Bunu yaparken, başka uygulamaları da test etmeye başladık. Böylece dışarıya da hizmet veren bir test-otomasyon merkezi oluşturmuş olduk. Bu şirketimizin adı da Momentum. Şimdi bunu inşallah yurtdışına götürmek istiyoruz.”