Kontrollü Sosyal Hayat ve Salgında Genel Görünüm
SAĞLIK Bakanı Koca, geçen hafta yaptığı açıklamada Türkiye’nin salgın hastalık konusunda, kontrol altına almanın hedeflendiği ilk dönemi tamamladığını; hastalığın önündeki fırsatları ortadan kaldırmanın ve hayatı yeniden düzenlemenin hedeflendiği ikinci döneme girildiğini ifade etti. Eski normale dönüş yerine yeni normallerin oluşacağı bu süreç “kontrollü sosyal hayat” olarak adlandırıldı. Önümüzdeki süreçte son 1-2 aylık döneme kıyasla bir miktar daha özgür ancak tedbirli hayat tarzının ön planda olduğu bir dönem olarak tanımlanmakta. Bu süreçte özellikle yeni bir salgın dalgasının oluşmaması son derece kritik bir önem arz etmekte. Bu haftaki yazımızda salgına ilişkin endişelerin artış gösterdiği süreç boyunca ve son durum itibariyle gelinen durumun borsa tarafındaki resmini ortaya koymaya çalışacağız.
Aşağıdaki grafikte ABD, Çin, Avrupa (Almanya+Fransa+İspanya+İtalya), İngiltere ve Türkiye’deki “aktif vaka sayısı (Toplam Vaka – İyileşen – Vefat)” gelişimi gösteriliyor. Ocak sonu-Şubat başında Çin’de görülen zirve sonrası, Şubat’ın ikinci yarısında salgın ABD ve Avrupa tarafında hızlanmaya başladı. Son durum itibariyle ülkemizde ve genel olarak diğer bölgelerde ilk salgın dalgasındaki tepenin görüldüğünü söylemek mümkün.
Diğer grafikte Türkiye’nin salgınla mücadelesine biraz daha yakından bakmaya çalıştık. Bu doğruluda tek grafik üzerinde sol eksende kümülatif rakamlar üzerinden Pozitif Vaka/Yapılan Test” oranını, sağ eksende de “Rutin Tedavi (Aktif Vaka – Yoğun Bakım – Entübe) / Aktif Vaka“ oranının gelişimini gösterdik. Yapılan test içindeki pozitif vaka sayısı yüzde 10 civarlarına gerilerken; aktif vakalar yaklaşık yüzde 96’sınm rutin tedavi olarak adlandırdığımız, yani yoğun bakım ve entübe harici, şekilde tedavilerinin devam ettiği görülüyor. Her iki göstergede de mevcut eğilimlerin bozulmaması, tedbirlerde beklenen kademeli gevşeme sürecinin aksamaması açısından oldukça önemli.
Salgına ilişkin istatistiklerin ardından, bir de bu süreçte yurtiçinde harcama alışkanlıkların nasıl seyrettiğine bir göz atalım. Aşağıdaki grafikle banka/kredi kartı üzerinden yapılan harcamaların salgın hastalığın etkilerinin ağırlıklı ön planda olduğu 2020 ikinci çeyrek döneminde (3 Nisan-1 Mayıs haftalarının ortalaması) geçen yılın ikinci çeyrek dönemindeki ortalama harcamalara kıyasla farklı harcama grupları bazında gösterdiği yıllık değişim yer alıyor. Ağırlıklı evde kalınan, seyahat kısıtlarının olduğu bu süreçte seyahat/turizm harcamaları başta olmak üzere hemen tüm harcama gruplarında gerileme gözlenirken; pozitif tarafta kalan harcama grupları olarak market, elektronik/bilgisayar, diğer, çeşitli gıda ve bireysel emeklilik olarak görülüyor.
Alttaki grafikte MSCI Dünya, MSCI Gelişmekte Olan Piyasalar ve BIST-100 endekslerinin 2019 yılsonundan 6 Mayıs 2020 tarihine kadar olan performanslarını karşılaştırmalı olarak gösterdik. Sağlıklı bir karşılaştırma yapılabilmesi açısından bu endekslerin 30 Aralık 2019’daki değerlerini 100’e eşitledik ve BIST-100 endeksi değerlerini de yerel para yerine dolar cinsinden ele aldık. Salgının küresel çapta hızlı bir yayılma gösterdiği ve piyasalardaki endişelerin arttığı süreci kırmızı kesikli çizgilerle vurguladık. Küresel çapta panik satışların ön planda olduğu bu dönemin yaklaşık olarak 20 Şubat-23 Mart arasına karşılık geldiği görülüyor. Salgının kontrol altına alınmaya başladığı ve mevcut sosyal mesafe tedbirlerinde gevşemeye gidilebileceğine yönelik beklentilerin ağırlıklı olarak 23 Mart itibariyle fiyatlara girmeye başladığını söylemek mümkün. Salgın hastalık endişeleri ve sonrasında ilk gelen ilk tepki hareketinin grafikte “V” harfine benzer bir toparlanma şeklinde başladığı ancak devamında bir miktar duraksadığı görülüyor. Bu durumun sosyal mesafe tedbirlerimde beklenen gevşemeyle birlikte yeni bir dalga görülüp görülmeyeceğine yönelik endişeler ile gecikmeli olarak açıklanan ekonomik verilerle birlikte ekonomilerde oluşan tahribatın yavaş yavaş ortaya çıkmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Beklentilerin fiyatlandığı finansal piyasalarda oluşacak görüntünün ekonomik büyüme tarafında da pratik olarak “V”, “U”, “L”, “W” ya da ‘V” harfleriyle simgelenen toparlanmadan hangisine benzer olacağı hakkında önemli bir fikir edinmiş olacağımızı söyleyebiliriz.
Borsa İstanbul’da oluşan resme biraz daha yakından bakabilmek için BIST sektör endekslerinin yukarıdaki grafikte salgın hastalığa ilişkin beklentilerin belirleyici olduğu iki farklı tarih aralığındaki performanslarını nominal ve BIST-lOO’e göre rölatif olarak gösterdik. Bu iki farklı tarih aralığından ilkini küresel çapta satış dalgasının ağır bastığı 20 Şubat-23 Mart, İkincisini ise görece toparlanma beklentilerinin ön plana çıkmaya başladığı 23 Mart-7 Mayıs olarak baz aldık. Bu tablo incelenirken dikkat edilmesi adına, BIST Sektör endeksleri kapsamında yer alan hisselerin fiili dolaşımdaki piyasa değerleri üzerinden ağırlıklandırılarak bu endekslerin oluşturulduğu, dolayısıyla bazı sektör endekslerinin performansının sektörün genelinden ziyade belli başlı bir ya da birkaç hissenin performansını yansıtabileceğini de not edelim.
Tüm bu resmin ardından güncel durumu dikkate alarak bu haftada çeşitli kriterler üzerinden öne çıkan hisselere yer verdiğimiz bir tablo hazırladık. Bu tabloyu oluşturmak adına yaptığımız filtrelemelerde kullandığımız kriterler şu şekilde:
■ Küresel satış dalgasının ön planda olduğu 20 Şubat-23 Mart döneminde BIST-100 endeksine göre pozitif performans gösteren,
■ Piyasa değeri 2 milyar TL’den büyük olan,
■ Fiili dolaşımdaki pay oranı yüzde 20’nin üzerinde olan,
■ Net borç / Özkaynak oranı l’den küçük olan,
■ Net borç / FAVÖK oranı 3’ten küçük olan,
■ Graham sayısına göre iskontolu olan.
Formüldeki 22.5 rakamı “15 F/K x 1.5 PD/DD = 22.5” hesabından gelmekte.
Graham Sayısı = √22.5 X ( hisse başına kûr ) X ( hisse başına defter değeri )
Bu kriterlerle uyumlu olan hisseleri, bu hisselerin mevcut fiyat seviyelerine ilişkin ön bilgi verebilecek bazı göstergelerle birlikte aşağıdaki tabloda gösterdik. Bu köşede yer alan yazıların temel amacının hisse senedi piyasalarında izlenebilecek stratejilere dair farklı teorik yaklaşımları sunmak ve bu teorik yaklaşımların pratikteki karşılıklarına dair örnekler vermeye çalışmak olduğunu; herhangi bir yatırım tavsiyesi vermeyi amaçlamadığını da tekrar hatırlatalım.
EROL GÜRCAN