Aktar Açmak İsteyenlere Özel Bilgiler
250 bin TL’ye aktar açılabilir
Tıbbi ve aromatik bitkileri satan aktarlar, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı olarak açılıyor ve denetleniyor. 2012’de çıkan Baharat Tebliği’ne göre kuruluyor ve denetleniyorlar. Aktar kurarken, Sağlık Bakanlığı’na bağlı İlçe Sağlık Müdürlükleri’nden bitkisel drog satış izin belgesi almak gerekiyor. Son dönemde aktarlık ilgi çeken bir girişim haline geldi. Ancak aktar açmanın öyle önemli bir standardı yok. Aktarlık belgesi gibi bir belge almak da gerekmiyor. 30 metrekarelik, bir aktar açmanın en az 250 bin TL yatırım maliyeti olduğu tahmin ediliyor. 100 metrekarelik bir aktar açmak için ise en az 700 bin ile 1 milyon TL yatırım yapmayı göze almak gerekiyor. Böylesi bir işletmede en az dört kişinin çalışması gerektiğini de belirtelim. Lokman Aktar gibi firmalar franchise sistemiyle mağaza açmayı sağlıyor.
İNSANLIK tarihinin en büyük sınavlarından birini yaşayan dünya, Covid-19 pandemisiyle başa çıkmaya çalışıyor. Aşı ve ilaç çalışmaları için bilim insanları büyük bir gayretle çalışırken, şimdilik kişisel tedbirlerle salgından korunmamız gerekiyor. Maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarıyla virüsün bizi etkisi altına almasını önlemeye çalışıyoruz. Bilim insanları kişisel tedbirlerin yanı sıra kişinin bağışıklık sisteminin güçlü olmasının da virüsle başa çıkmakta oldukça etkin olduğunu söylüyor. Söz konusu bağışıklık sistemi olunca söz dönüp dolaşıp ‘şifalı bitkilere’ geliyor. Doğadaki mucizevi eczaneden insanlığın hizmetine sunulan şifalı bitkilere ilgi bugünlerde oldukça yüksek. Yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada insanlar antioksidan özelliği olan sağlıklı gıdalara ilgi gösteriyor. Bu da defneden kekiğe, adaçayından naneye birçok tıbbi ve aromatik bitkinin iç ve dış ticaretini artıyor. Bu nedenle girişimciler şifalı bitkilerin toplanmasından yetiştirilmesine, işlenmesinden pazarlanmasına her aşamasını mercek altına almış dürümdalar.
ANADOLU BİTKİ CENNETİ
Anadolu toprakları halk arasında şifalı bitkiler olarak bilinen tıbbı ve aromatik bitkiler açısından tam bir cennet. Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı tarafından hazırlanan “Tıbbi ve Aromatik Bitki İşletmelerinin Yapısal Analizi” raporuna göre, Türkiye’de 3 bine yakın tıbbi ve aromatik bitki yetişiyor. Bunların 500’e yakınının ticareti yapılıyor. Türkiye’de tıbbi ve aromatik bitkiler pazarının 2 milyar dolar civarında olduğu, pandeminin de etkisiyle gelecek yıl pazarın 2.5 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor.
Anadolu toprakları böylesine zengin bir hâzineye sahipken, Türkiye’nin dünyadaki şifalı bitkiler ticaretinden hak ettiği payı aldığını söylemek mümkün değil. Dünya Sağlık örgütü verilerine göre, dünyada kullanılan tıbbi ve aromatik bitki sayısı 20 bini buluyor. Bunların 4 bini drog haline getirilerek yaygın bir şekilde kullanılırken halen dünyada 2 bine yakın şifalı bitkinin ticareti yapılıyor. Drog, eczacılıkta tedavi amacıyla kullanılan her türlü doğal ve sentetik maddeyi ifade ediyor. Bu alanda dünyanın ticaret hacmi 120 milyar dolara ulaşmış durumda. Pandeminin etkisiyle dünyada 2023 yılına kadar tıbbi ve aromatik bitkiler ticaretinin 150 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Türkiye ise bu ticaretten yüzde 2 bile pay alabilmiş değil.
TBMM KONUYA EL ATTI
Böyle bile olsa Türkiye’nin bu alandaki hedefleri büyük. TBMM de konuya el atmış durumda. Son yıllarda hızla gelişen tıbbi ve aromatik bitkiler ticaretinin geliştirilmesi ve disipline altına alınması için 2018 yılının ortasında TBMM’de Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon çalışmalarını tamamlayarak bir rapor hazırladı. 2019 sonunda kamuoyuna açıklanan raporda, sekiz temel başlık altında 127 öneriye yer verildi. Bu önerilerin arasında Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Üst Kurulu’nun kurulması, havza bazlı üretim bölgelerinin belirlenmesi ve bu havzalara özel teşvik verilmesi, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bitkisel ürünlerle ilgili “biyosertifika” şartlarının Türkiye şartlarına entegre edilmesi, tıbbi ve aromatik bitkilere özel olarak ihtisas Borsasının oluşturulması gibi birçok öneri bulunuyor.
2023 HEDEFİ 5 MİLYAR DOLAR
TBMM Tıbbi Aromatik Bitkiler Komisyonu Başkanı İbrahim Aydın, Doğu Karadeniz’e yaptığı bir ziyaret sırasında Türkiye’nin tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili hedeflerini şöyle açıklamıştı:
“Türkiye, bitki çeşitliliği bakımından en zengin ülkelerden birisi. 12 binin üzerinde bitki çeşitliliğimiz var. Bunun 3 bin 600’ü endemik. En zengin olan yerlerden birisi de Doğu Karadeniz. Çünkü üç iklimin de olduğu bir bölge. Biz, her ilin bir ürünü olsun dedik. Gül denilince aklımıza İsparta geliyor, illerimizi gezip her ilin bir öncüsü olsun ve onun üzerine çalışalım dedik. Bu işin dünyadaki hacmi 115 milyar dolar, bizim ülkemiz milyon dolarlar seviyesinde. 2023 hedefimiz, 5 milyar dolar. Zaten 2050 yılında dünyada 500 milyar dolar hacmi olacak olan bir sektör.
Onun için biz tıbbi aromatik bitkilerimizi hem koruyacağız hem geliştirip yetiştireceğiz hem de pazarlamasını iyi yapacağız. Yoksa üretip hammadde olarak satmayacağız, ilaç yapayı, kozmetik üretmeyi ve sanayide geliştirerek satmayı düşünüyoruz.”
EGE LİDER KONUMDA
Şifalı bitkiler alanında hedefler büyük ama halen ihracat rakamları oldukça düşük. Yine de ihracat rakamlarında pande-miye bağlı olarak bir yükseliş olması sektör temsilcilerini umutlandırıyor. Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri ihracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, pandemi döneminde antioksidan sağlıklı gıdaya olan talep artışının başta kekik, defne, adaçayı, biberiye gibi odun dışı orman ürünleri ihracatına olumlu etki yaptığını belirtiyor. Yağcı, “Ege Bölgesi odun dışı orman ürünleri ihracatında lider konumda. 2020 Ocak- Eylül döneminde odun dışı orman ürünleri ihracatımız yüzde 19 artışla 97.7 milyon dolardan 116 milyon 100 bin dolara yükseldi. En çok ihraç ettiğimiz ürünler kekik, defne, adaçayı oldu” diyor.
Ege ihracatçı Birlikleri 23-27 Kasım tarihleri arasında sanal bir gıda fuarı düzenleyecek. The Fource adlı sanal gıda fuarının pandemi döneminde tıbbi ve aromatik bitkiler ihracatını artırması bekleniyor. Yağcı, “The Fource ile odun dışı orman ürünleri ihracatında 2020 sonunda 200 milyon doları hedefliyoruz. Kekiğin, antioksidan özelliği nedeniyle talep artışının devam edeceğini öngörüyoruz. Bu nedenle, Tarım ve Orman Bakanlığı ile işbirliği yaparak kekik üretim alanlarını genişletmek istiyoruz. îlk etapta 25 bin ton, sonrasında 40 bin ton kekik üretim altyapısına kavuşmak istiyoruz” diyor.
DÜNYANIN DEFNESİ TÜRKİYE’DEN
Gıda, sağlık ve kozmetik alanlarında kullanılan tıbbi ve aromatik bitkiler, ormanlardan daha çok toplama yoluyla elde ediliyor. Bunlar ham ya da farklı kullanım alanlarına göre işlenerek iç ve dış piyasalara pazarlanı-yor. Şifalı bitkiler kurutularak, toz haline getirilerek, özü (ekstrat) ve yağı çıkarılarak, drop (tablet) halinde ya da kozmetik ürünlerine katılarak satılıyor. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, geçen yıl Türkiye tıbbi ve aromatik bitkilerin ihracatından Türkiye 160 milyon dolar kazandı. Türkiye, 196 ülke arasında dünyanın en fazla odun dışı orman ürünü ihracatı yapan 21’inci ülkesi konumunda. İhracata konu edilen türlerden en fazla gelir elde edilenler kekik, defne, çam fıstığı ve doğal mantarlar olarak öne çıkıyor. Dünyadaki defne ihracatının yüzde 90’ı Türkiye yaparken, kekik ihracatının yarısından fazlası yine ülkemiz tarafından gerçekleştiriliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü (OGM) hazırladığı eylem planları ile orman dışı ürünlerin, özellikle tıbbi ve aromatik bitkilerin ekonomiye katkısının artırılmasını hedefliyor. OGM tarafından 2016’da hazırlanan “Defne Eylem Planı” sayesinde 2005 yılında 6 bin 436 ton olan üretim 2019 yılında 32 bin 600 tona yükseldi. Geçtiğimiz yıl defne köylüye 115 milyon TL, ülke ekonomisine ise 1 milyar 500 milyon TL katkı sağladı.
Türkiye’de Ege, Akdeniz ve Karadeniz Bölgesi’ndeki pek çok ildeki ormanlardan elde edilen binlerce ton defne yaprağı dünyanın pek çok ülkesine ihraç ediliyor. Yaprağı ve yağı özellikle kozmetik, ilaç ve gıda sektörü tarafından kullanılan defnenin üretimi OGM’nin yürüttüğü çalışmalar sayesinde daha verimli bir hal aldı. 2016 yılından bu yana “Defne Eylem Planı” kapsamında yapılan uygulamalar ile bugün itibarıyla 16 bin dekar alanda rehabilitasyon çalışması tamamlanarak ülke ekonomisine kazandırıldı. TÜİK verilerine göre 2005 yılı defne ihracat geliri yaklaşık 12 milyon dolar olan Türkiye’nin 2019 yılı 13.512 ton defne ihracatına karşılık 38 milyon 500 bin dolar gelir elde edildi.
KÖYLÜ DAHA ÇOK KAZANABİLİR
Defnede hasat sezonu 1 EylüPde başlayıp 1 Nisan’da sona eriyor. Genellikle köylüler, işlerinden kalan zamanlarda defne yaprağı kesiyor. Bir hane günde 1-1.5 ton defne sürgünü kesiyor. Defneyi yaş olarak toplayan köylü, tüccara yaş olarak satıyor. Tüccar da bunu sanayiciye satıyor, onlar da işliyor. Oysa kurutulmuş defnenin kilosu 40 euro’ya çıkıyor.
Bursa Valiliği öncülüğünde Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) desteğiyle altı yıl önce Kurşunlu Mahallesi’nde kurulan defne kurutma ve paketleme tesisi sayesinde köylünün defneden geliri, toplamaya göre üç kat arttı. Kurşunlu Mahallesi Muhtarı Mehmet Civelek, ormandan 300-350 kişinin defne toplayıp para kazandığını söylüyor. Civelek, şu bilgileri veriyor:
“Ormandan kesilip getirilen defneleri burada tartıyoruz, kurutuyoruz, ayıklıyoruz ve İzmir’e sevk ediyoruz. Bunlar İzmir’de paketlenip marketlere satılıyor, yurtdışına ihraç ediliyor. Daha önceleri 10 günde, 20 günde kestiğimiz malı yaş olarak İzmir’e gönderiyorduk. Şimdi ise ürettiğimiz ürünü altı ay kendimiz işliyoruz. Gelirimiz üç katma çıktı. Tesisimiz ufak geldiği için yenisini yapmayı düşünüyoruz. Bu tesisimizden 3-4 kat daha büyüğünü yapacağız. Bugün 20 kişi çalıştırıyorsak o zaman 100 kişi çalıştıracağız. 700 ton üretiyorsak 2-3 bin ton üreteceğiz. Çünkü potansiyel var hammadde var ama işlemek için tesisimiz yetersiz.”
KEKİKTEN 54 MİLYON DOLAR
Orman Genel Müdürlüğü, odun dışı orman ürünlerinin miktarının ve yayılış alanlarının belirlenmesi amacıyla 1.6 milyon hektar ormanlık alanda 210 farklı türe ait odun dışı orman ürünü varlığı tespit etti. Bunların ülke ekonomisine kazandırılması için planlama çalışmalarına ağırlık verdi. Odun dışı orman ürünleri üretimi 2002’de 31 bin ton iken geçen yıl itibarıyla 701 bin tona ulaştı. Bu yıl da üretim rakamının 750 bin tona çıkarılması hedefleniyor.
Baharat endüstrisinde, uçucu yağ olarak ya da kimya ve eczacılık sektöründe kullanılan kekik, ülkenin önemli ihraç ürünlerinden biri olarak öne çıkıyor. Türkiye, dünya kekik ticaretinin yaklaşık yüzde 70’ini elinde tutuyor. Kekikten geçen yıl 54 milyon dolar, yağından ise 3.5 milyon dolar gelir elde edildi. Az bir miktarda Toros dağlarından toplanan kekik tarlada ise Denizli, Manisa, İzmir, Antalya ve İsparta gibi illerde yetiştiriliyor.
DENİZLİ KEKİK ÜSSÜ
Denizli bölgesinde yetiştirilen kekik miktarı yıllık 16 bin tonu buluyor. Türkiye’nin tıbbi ve aromatik bitkilerde iki numaralı ürünü olan kekiğin yüzde 90’ına yakını artık tarlalarda yetiştiriliyor. Kekikte en büyük müşteri ABD olurken, Batı Avrupa ülkeleri ile Kanada, Japonya ve Avustralya da önemli alıcılar olarak öne çıkıyor.
Bir zamanlar tütün yetiştiriciliği yapan Denizlili köylü, 2000 yılından beri kurtuluşu kekik yetiştirmekte buldu. Daha çok da İzmir kekiği denilen morgane cinsi yetiştiriliyor. Denizli’de 38 yıldır kekik toptancılığı yapan Hocalar Tarım’ın Genel Müdürü Mert Demir, 22 yaşında. Babası Fikret Demir ile birlikte toptan ticaret yapan Demir, 6 yaşından beri babasının yanında işi öğrenmiş. Halen Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde İngilizce İşletme Bölümü dördüncü sınıf öğrencisi olan Demir, bir taraftan da aktif olarak işini yürütüyor. Yıllık 2 bin – 2 bin 500 ton kekik alımı yaptıklarını ve bunları İzmir’de sanayicilere sattıklarını belirten Demir, “15 Haziran başında başlayan hasat, Temmuzun 10’una kadar sürer. Bu yıl Haziran ve Temmuz ayında işler iki katına çıktı, bir yoğunluk yaşadık. Şimdi ise durgun gidiyor. Bilindiği gibi pandemi nedeniyle İtalya, İspanya gibi ülkelerde restoranlar kapandı” diyor.
Demir’in verdiği bilgiye göre, kekik bir kere dikilen ve 8-10 yıl verim alınan bir bitki. Bir dönümden 200-250 kilo kuru kekik elde ediliyor. Demir, şu bilgileri veriyor: “İzmir kekiği diye bilinen morgane cinsi Denizli’nin büyük bir bölümünde yetişiyor. Yıllık 16 bin ton çıkıyor. Hane başına 7 ton ürün alındığını biliyoruz. Çiftçi ürünü yetiştirdikten sonra tarlada kurutuyor. Daha sonra patozla dövüyor. Çöplü olarak kilosunu 10 TL’den alıyoruz.”
MAVİYEMİŞ DESTEKLENİYOR
Tıbbi ve aromatik bitkilerin son yıllarda kültüre alınıp yetiştirilmesi için de önemli çalışmalar yapılıyor. Kekikten maviyemişe lavantadan defneye birçok bitki alternatif olarak girişimci ve çiftçilere sunuluyor. Son yıllarda OGM, Karadeniz’de ‘likar-ba’, dünyada ‘blueberry” olarak bilinen ‘maviyemiş’in üretiminin artırılması için harekete geçti. Verilen destekler neticesinde maviyemiş, girişimciler için de yeni bir kazanç kapısına dönüşürken, 2015- 2019 yıllarında uygulanan Maviyemiş-Likapa Eylem Planı kapsamında Artvin, Giresun, Trabzon orman bölge müdürlükleri kapsamındaki illerde 2 bin 680 dekar bozuk maviyemiş sahası rehabilite edilerek ülke ekonomisine kazandırıldı.
Yapılan araştırmalara göre, Türkiye ormanlarında 18 bin 700 hektar alanda 1700 ton faydalanılabilir maviyemiş potansiyeli bulunuyor. 2015’te 533 dekar alanda 180 ton maviyemiş üretimi yapılırken, geçen yılsonu itibarıyla 1055 dekar alanda 443 ton ürün elde edildi. Üretilen maviyemişin ülke ekonomisine katkısı ise yaklaşık 50 milyon lira oldu. Bu yıl da 550 ton maviyemiş üretilmesi ve 60 milyon TL gelir edilmesi bekleniyor.
“HENÜZ HEDEFİN YÜZDE 5’İ”
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik, birçok faydası bulunan maviyemişin dünya genelinde yılda 650 bin ton üretildiğini belirtiyor. Çelik, 2000 yılında fakülteleri bünyesinde kültüre alınan maviyemiş için Rize, Artvin, Trabzon, Giresun ve Samsun’da deneme bahçeleri oluşturulduğunu söylüyor. ABD’de “mavi altın” adıyla anılan maviyemişin Türkiye’de ekim alanlarının genişletilmesi için çaba gösterdiklerini belirten Çelik, şu bilgileri veriyor:
“Türkiye’ye, özellikle doğal asitli topraklara sahip Doğu Karadeniz bölgesine tanıtıp tescillediğimiz maviyemişte henüz arzu edilen seviyenin yüzde 5’ine ulaşamadık. Maviyemişte ülke olarak 100 bin ton üretme kapasitesine sahibiz ancak henüz üretim değerimiz 3 bin ton civarında. Arzuladığımız rakama ulaşabilmek için gayret gösteriyoruz.”
Maviyemişin antioksidon içeriği yüksek bir meyve olduğunu belirten Çelik, “Maviyemiş bir sağlık meyvesidir. Manav koşullarında 10 güne kadar tazeliğini koruyabiliyor. Taze olarak yenildiğinde kanı temizliyor, kan şekeri ve kolesterolü düşürüyor. Meyvede A ve C vitaminleri, potasyum, kalsiyum ve fosfor içeriği yüksek. Perakende olarak kilogramı 70 TL’ye kadar satılabiliyor. Meyve suyu, pasta, dondurma, çikolata, baharat, reçel, çay, kozmetik ve ilaç sanayisinde ham madde olarak da kullanılıyor” bilgisini veriyor.
DAĞ TAŞ LAVANTA
Son yıllarda orman köylülerine ve girişimcilere 2 milyon lavanta fidesi dağıtıldı. Orman Genel Müdürlüğü Orman ve Köy ilişkileri Dairesi Başkanlığı bünyesinde 2015 yılından itibaren lavanta yetiştiriciliği destekleniyor. Lavanta yetiştiriciliği destekleri, bu yıl için en az 5 dekar arazide yüzde 20’si hibe yüzde 80’i kredi olarak yapılıyor. Kredi üç yıl ödemesiz, ardından üç taksitte toplam altı yıl içinde ödeniyor. Orman arazilerinde özel ağaçlandırma maksadıyla tahsis edilen sahaların tamamında alt tür olarak lavanta yetiştirilmesine izin veriliyor. Ayrıca tahsis edilen sahanın yüzde 10’unda da tam alanda lavanta yetiştiriciliği yapılmasına imkan sağlanıyor. Hali hazırda tahsis edilen orman arazilerinden kira alınmıyor. Yapılan desteklemeler sonrasında Edirne’den İsparta’ya, Amasya’dan Karabük’e birçok ilde artık lavanta bahçeleri kurulmuş durumda. Özellikle uçucu yağ yapılıp yüksek gelir elde edilen lavanta bahçelerinden dekar başına 8-10 litre uçucu yağ elde etmek mümkün. Bitkinin 10 yıl ekonomik ömrü var. Haziran-temmuz yıllarında çiçek açan lavanta bahçelerinin eko-turizm açısından da büyük talep görüyor. İsparta’nın Keçiborlu Ilçesi’ne bağlı Kuyucak Köyü bu konuda öncülük yapıyor. 50 yıldır köyde lavanta yetiştirilirken son 10 yılda lavanta ekim tarlaları iki katma çıktı. Köy her yıl 20 bine yakın turist de ağırlıyor.
KOKUYA HAYRAN KALDI, EKTİ
Bu alandaki yeni girişimcilerden biri olan 27 yaşındaki İrem Hayta, eşi ile birlikte Amasya’nın Gümüşhacıköy îlçesi’ndeki baba tarlasına lavanta ekmiş. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’ndan (TKDK) aldığı hibeyle lavanta yetiştiriciliğine başlayan Hayta, bu yıl yedi dönüme lavanta dikmiş.
Tekirdağ’da girdiği bir lavanta bahçesinin güzel kokusundan etkilenip lavanta işine girmeye karar veren Hayta, “Yüzde 55 hibe desteği aldık. Makine ve ekipmanlarımızı aldık. Tarlamızın sürümünü yaparak Tekirdağ’dan aldığımız lavanta fidelerini diktik. Kendi lavanta yağımızı üretmek istiyoruz. Bunların yatırımları yapıldı, proje halinde. Belki de bundan sonra lavanta, Gümüşhacıköy ilçesinde ayrı bir sektör olacak” diyor.
ŞİFALI BİTKİ FİDESİ ÜRETİYOR
Kalkınma Ajansları ve üniversiteler de son yıllarda tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğine önem veriliyor. Çorum’un Do-durga Ilçesi’nde bulunan Tıbbi Aromatik Bitkiler Vadisi, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA) desteğiyle kuruldu. îlçede 120 dekar alan üzerinde, 2 bin 400 metrekare serası ve 600 metrekare kapalı alanıyla üretime başlayan tesis, her bir fide üretim döneminde 2 milyon fide üretim kapasitesine sahip. Modern teknoloji ile donatılmış, bölgenin ilk ve en büyük tıbbi aromatik fide üretim tesisi olma özelliğini taşıyan merkez, 400 rakımlı bölgede tıbbi ve aromatik bitki yetiştirmeye son derece elverişli bir konumda kuruldu. Halen tesiste profesyonel teknik ve ekipmanlarla lavanta, biberiye, ada çayı, tıbbi nane, tıbbi kekik, sarı kantaron, ekinezya, rezene, tıbbi papatya, kişniş, oğul otu gibi bitkiler ve aromatik bitki fidanları üretiliyor. Burada üretilen yerli tıbbi ve aromatik bitki fideleri Türkiye’nin dört bir yanındaki çiftçilere ulaştırılıyor.
Çorum Tarım ve Orman 11 Müdürü Orhan Sarı, Tıbbi Aromatik Bitkiler Merkezi’nin bölgenin en büyük tıbbi ve aromatik bitki üretim serası olduğunu söylüyor. Lavanta fidesi üretime faaliyetlerine başlayan tesiste kekik, ada çayı, tıbbi nane fidesi deneme üretimi de gerçekleştirildiğini dile getiren Sarı, “Tıbbi ve aromatik bitki üretiminde ülkemizde ciddi açık var. Tıbbi aromatik bitkiler ithal olarak geliyor. Ülkemizi ithalattan kurtarmak için fide üretimine ağırlık verdik” diyerek sözlerine başlıyor. Tesiste tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili başka materyallerinde denemelerini yaptıklarını dile getiren Sarı, “Tesis yaklaşık 4 milyon TL’ye mal oldu. 1 milyon fide üretim kapasitemiz var. Ocak ayında fide üretime çalışmalara başlıyoruz. Mayıs ayında teslimleri yapıyoruz. Amacımız burada tıbbi ve aromatik bitki üretimi hem ekonomiye katkı sağlıyor hem de insanlarımıza şifa dağıtıyoruz” şeklinde konuşuyor.
300’Ü AKTARLARDA SATILIYOR
Türkiye’de kültüre alman ve tarlada yetiştirilen tıbbi ve aromatik bitkilerin sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Ülkemizde yaygın olarak yetiştirilen şifalı bitkiler arasında çay, gül, anason, nane, kimyon, kırmızıbiber, rezene, keçiboynuzu, haşhaş, kekik başta geliyor. Aktarlarda satılan bitki sayısı 300 civarında olup yaklaşık 100 bitkinin ihracatı yapılıyor. Tıbbi ve aromatik bitkiler ilaç sanayinin yanında gıda ve meşrubat, parfüm ve kozmetik endüstrisi gibi pek çok alanlarda kullanılıyor.
Şifalı bitkilerin pazarlaması ve satışı denilince akla aktarlık geliyor. Aslında bu mesleğin geçmişi insanlık tarihi kadar eski ama Anadolu topraklarında meslek olarak tanınması Selçuklular dönemine tarihleniyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de oldukça ihtisaslaşmış bir meslek grubu olarak karşımıza çıkıyor. Hatta öyle ki, Mısır Çarşısı’nın çevresinde otçular, çiçekçiler, sucular ve yağcılar diye meslek grupları oluşmuş. Halen Türkiye’de 6 bine yakın aktar bulunuyor. Bunlardan bin 500’ü İstanbul’da. Aktarları çatısı altında toplayan birkaç sivil toplum kuruluşu var. Bunlardan birisi olan Tüm Aktar Baharatçı Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiricileri Derneği’nin (TABDER) 340 üyesi varken, Ankara merkezli Aktarlar Derneği’nin üye sayısı 400.
ZİNCİR AKTARLAR ÇOK AZ
Türkiye’de zincir olan aktarların sayısı bir elin beş parmağını geçmiyor. İstanbul’da Bio Store, Çengelköy Baharatçısı, Arifoğlu, Ankara’da Ali Ünyazıcı Lokman Hekim ve İzmir’de Sultan Veli Organik ilk akla gelen zincir aktarlar.
İstanbul’da Caddebostan, Levent ve Nişantaşı’nda üç mağazası olan Bio Store, Ayhan Ercan tarafından kurulmuş. TABDER (Tüm Aktar Baharatçı Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiricileri Derneği) Başkanı da olan Ercan, çocukluğunda yaz tatillerini babası Recep Ercan’ın Eminönü’ndeki aktar dükkanında geçirerek mesleği öğrenmiş. 50 yıllık dede-baba mesleğini daha da ileriye taşıyan Ercan, İstanbul Ümraniye’deki 2 bin 200 metrekare üzerine kurulmuş ve 50 kişinin çalıştığı tesiste üretim de yapıyor.
Süper Gıda, Ayhan Ercan, Efect, Bi-oregion, Bigfood gibi markalarıyla yurtiçi ve yurtdışındaki aktarlara ürün veren Ercan, aynı zamanda internetten de satış yapıyor. Anlaşmalı çiftçilere buğday çimi, kale (kıvırcık lahana), yulaf çimi, kırmızı pancar ürettiren ve orman köylülerine mürver meyvesi toplattıran Ercan, Türkiye’de organik enginar ekstratmı (bitki özü) ilk üreten girişimci. Bio Store Yönetim Kurulu Başkanı Ercan “Her sene ürün skalamıza 15-20 ürün ekliyoruz. ilk defa organik ekstrakt ürettik. Enginar, zencefil, zeytin yaprağı ve zerdeçaldan üretim yaptık. Maalesef ülkemizde zencefil ve zerdeçal yetişmiyor.
Bu yüzden Hindistan ve Sri Lanka’dan ithal ediyoruz” diyor. Pandemiyle birlikte bitkisel ürünlere, süper gıdalara (polen, arı sütü, buğday çimi v.b.) ilgi olduğunu belirten Ercan, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Sağlık amaçlı ürünlerin bir kısmı ithal olduğu için dolardaki fiyat artışı talebi frenledi. Geçen seneye göre ürün fiyatları yüzde 30 arttı. Pandeminin ilk dönemlerinde satışlar 2-3 katma çıkmıştı. Şimdilerde yüzde 10-20 üstünde. Bağışıklığı artıran süper gıdalarla birlikte, ıhlamur, adaçayı gibi kış çaylarına, zencefil, zerdeçala talep var. Ayrıca kekik yakında daha çok gündeme gelecek. Zürih Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmada, kekiğin içinde bulunan karvak-rol maddesinin koronavirüsün DNA’sını parçalayıp yok ettiği belirlenmiş. Bu nedenle önümüzdeki günlerde kekik tüketiminin artacağını düşünüyorum.”
BİTKİ YAĞLARINI İHRAÇ EDİYOR
Tıbbi ve aromatik bitki yağlarına da son yıllarda ilgi büyük. Uşaklı girişimci Berkay Tuncay, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’ndan (TKDK) aldığı ekipman desteğiyle Uşak’ın Banaz îlçesi’nde kurduğu fabrikasında ürettiği aromatik yağlan 29 ülkeye ihraç ediyor. Tuncay, Uşak Üniversitesi Acil Tıp Teknikerliği Bölümü’nde okuduğu 2012 yılında babasına ait tarım arazisine anason, susam, haşhaş ve çörek otu gibi aromatik bitkiler ekti. Elde ettiği mahsulü istediği fiyata satamayan Tuncay, ürünlerin tohumlarının yağını çıkarmaya karar verdi. 15 metrekarelik alanda elde ettiği yağları, Beralife markasıyla sosyal medya hesapları üzerinden pazarlamaya başladı. Genç girişimci, zamanla aromatik yağlara ilginin artmasıyla 2016 yılında Bera Ticaret şirketini kurdu ve e-ticaretle müşterilerine ulaştı. Halen 190 çeşit aromatik bitki yağı üreten girişimci, bunları ihraç da ediyor. Toplam 350 metrekarelik alanda üretim yapan Tuncay, 28 ülkeye yıllık 10 bin şişe aromatik yağ satıyor. İhracatın ve üretimin artmasıyla Tuncay, yetersiz kalan üretim alanını TKDK’dan alacağı yüzde 55’i hibe desteğiyle 2 bin metrekareye çıkarmayı planlıyor.
Tuncay, “TKDK’nın desteğiyle kurduğumuz tesislerimizde şu anda 25 kişiye istihdam sağlıyoruz. İlave yatırımla bu sayıyı 50’ye çıkarmayı planlıyoruz. TKDK’nın verdiği desteklerden iki kere faydalandım. Başvuranlara ‘hayır’ demiyorlar. Bütün gençlere tavsiye ediyorum, ‘yapamam’ demesinler. Ben yaptıysam onlar da yaparlar. Biz 15 metrekare alanda üretime başladık; şu anda 2 bin metrekare alanda üretim yapmayı planlıyoruz” diye konuşuyor.
FİTOTERAPİYİ ÖĞRENİYORUZ
Bitkilerle tedavi anlamına gelen fitoperapinin de Türkiye’de yıldızı son yıllarda parladı. Gün geçmiyor ki, ekranlarda bir fi-toterapist görmeyelim, mucize tariflerine rastlamayalım. Fitote-rapist olmak için bitkilerin dilinden anlamak gerekiyor. Eczacılık eğitimi alanlar bu alan üzerine yüksek lisans yapabilecekleri gibi, tıp eğitimi alanlar da bu alanda uzmanlaşabiliyor. Ayrıca son yıllarda birçok üniversitede ‘tıbbi ve aromatik bitkiler bölümü’ açılmış durumda. Genellikle iki yıllık bu bölümlerden mezun olanlar tıbbi ve aromatik bitkiler teknikeri sayılıyor. Üsküdar Üniversitesi’nden Ege Üniversitesi’ne, Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nden Pamukkale Üniversitesi’ne birçok üniversite söz konusu eğitimleri veriyor. Ayrıca Sağlık Bakanlığı onaylı fi-toterapi kurslarına da katılmak mümkün.
ONLINE EĞİTİMLER BAŞLADI
Şaduman Karaca, Almanya’da eğitim almış bir doğal tıp uzmanı ve fitoterapist. Almanya’da muayenehane açma yetkisi olan Karaca, Türkiye’de ise 2010 yılından beri yetişkinlere yönelik fitoterapi kursları veriyor. Geçen yıl haziran ayında Fitosofia isimli bir şirket kuran Karaca, uzun yıllardır yüz yüze verdiği Fitoterapi Temel Eğitimini online formata geçirdi. Eğitimin teorik kısmı on-^ line yapılırken, uygulama ve saha çalışmaları doğrudan sunuluyor. Karaca, “Gelecek ilkbahar ve yaz aylarında hem bu yılın, hem de Kasım 2020’de başlayacak olan yeni eğitim döneminin uygulama modüllerini sunmayı planlıyoruz. Fitoterapi Temel Eğitimi’nin online sunulan video çekimlerini ve uygulama bölümlerini kendi kurduğumuz Fitosofia Akademi’de İzmir Seferihisar’da gerçekleştiriyoruz” diyor. Karaca, TBMM TAB Komisyonu toplantılarının birine bu alanda çalışan uzman olarak kendisinin de davet edildiğini söylüyor. Bu konuda Türkiye’deki mevcut sorunları dile getirdiğini belirten Karaca, şöyle konuşuyor: “Konuşmada Türkiye koşullarında bitkilerle tedavinin uygulanabilmesi için, hatta fitoterapi uygulamaları altyapısının oluşturulabilmesi için çözüm önerilerinde bulundum. Bizlerin verdiği öneriler doğrultusunda bir yasa hazırlanacak mı bilemeyeceğim. Bu yasa hazırlansa bile ben Türkiye’de fitoterapinin sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi konusunda pek ümitli değilim; çünkü hala piyasada sağlıklı tıbbi ve aromatik bitki bulmakta zorlanıyoruz. Düzenlemeler buradan başlamadığı sürece konunun son noktası olan uygulama düzenlemelerin bize ne getireceği konusunda olumlu bir resim çi-zemeyeceğim.”
Tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanım alanları
- Gıda-baharat Tıbbi-aromatik çay Koku ve tat (aroma)
- Bitkisel preperat OTC-Reçetesiz ilaç
- Aromaterapi
- Kozmetik
Tıbbi ve aromatik bitkilere verilen destekler
■ Devlet tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimini son yıllarda teşvik ediyor. İyi Tarım Uygulamaları kapsamında tıbbı ve aromatik bitkilerin üretimine dekar başına 50 ila 100 TL ödeme yapılıyor.
■ İyi Tarım Uygulamaları destekleri kapsamında maviyemiş, kuşburnu, kızılcık, aronya bahçesi kuranlara yurtiçi sertifikalı fide ve fidan desteği veriliyor. Bu alanda en az 3 dekarlık bahçe kurulması şartı var.
■ Tıbbi-aromatik bitki yetiştiricisi küçük aile işletmelerine dönüme 100 TL veriliyor.
■ Organik tarım yöntemi ile üretim yapan üreticilere dönüme ürün kategorilerine bağlı olarak 100 TL destek veriliyor.
■ Son yıllarda oldukça ses getiren Genç Çiftçi destekleri kapsamında da şifalı bitkilerin üretimi destekleniyor. Kendi köyüne dönen, 18-40 yaş arası genç çiftçiler, projelerini sunduklarında 30 bin TL’ye kadar hibe alabiliyor. Girişimciler https://gencciftci.tarim.gov.tr internet sitesi üzerindeki hazır projelerden birini seçerek hibe başvurusunda bulunabiliyor.
■ Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü ORKÖY destekleri kapsamında lavanta ve maviyemiş [ligarba] yetiştiriciliği destekleniyor. Lavanta yetiştiriciliği desteği alanlara maksimum 18 bin TL kredinin yüzde 20’si [3 bin 600 TL] hibe olarak veriliyor. 5 dekarlık dikim alanı için alınabilecek bu kredi, üç yılı ödemesiz, yılda bir taksit olmak üzere üç yılda geri ödenebiliyor. Destek kapsamı toprak işleme, damlama sulama, fide bedeli, çit bedeli ve gübre bedeli olarak belirlenmiş.
■ ORKÖY destekleri kapsamında maviyemiş yetiştirmek için 2 dekarlık alanda ekim yapma şartı aranıyor. Dört yılı ödemesiz verilen kredisinin yüzde 20’si hibe, geri kalan bölümü ise yılda bir taksit olmak üzere üç yılda ödeniyor. Toprak işleme, damlama sulama, fide bedeli, demir çit direği ve gübre bedeli destek kapsamında.
■ Devlet, mazot ve gübre desteği olarak dönüme 15.35 TL ödeme yapıyor.
■ Ziraat Bankası veya Tarım Kredi Kooperatiflerinden 2 milyon TL’ye kadar işletme kredisi kullananlara yüzde 50 faiz indirimi yapılıyor.
■ Hazine arazileri, rayiç bedelinin binde biri olarak belirlenecek kira bedeli ile tıbbi ve aromatik bitkiler üreten çiftçilere Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından kiraya veriliyor.
Latif ÖZBEK / Ürün Tarım İthalat Yönetim Kurulu Başkanı
“Hak ettiğimiz yerde değiliz”
46 yıldır şirketimiz tıbbi ve aromatik bitkiler ticaretiyle uğraşıyor. Defne, kekik, adaçayı, kimyon ve rezene ağırlıklı çalıştığımız kalemler. Pandemiden sonra organik ürünlere doğru bir yönelim olduğunu gözlemliyoruz. Anadolu toprakları tıbbi ve aromatik bitkiler açısından çok zengin ama Türkiye bu bitkilerin ticaretinde hak ettiği yerde değil. Alıp, satıyoruz ama üretim bacağında eksiklerimiz var. Türkiye eski tas eski hamam çalışıyor.
Toplama ve ekme ayağında eksikler var. Kültüre alınan bazı bitkiler var ama yetersiz. Devletin bu konuda bir politikasının oluşturulması gerekiyor. Biz 90 ülkeye yıllık 25-30 milyon dolar ihracat yapıyoruz. Mal olursa ihracatımız artıyor. Bu dönemde ihracatımızda ekstra bir artış yok. Tarla bitkileri ticareti uluslararası bir iş. Rakip ülkelerde tonu 1800 dolar olan defneyi siz 3 bin dolara gönderirseniz ihracatınız artmaz. Türkiye’nin fiyatları yüksek. Halen rezenenin kilosu 12-15 TL, kekik ise 10-11 TL’den alıcı buluyor.
Avram AJİ/ Enko Meyve Orman Ürünleri Yönetim Kurulu Başkanı
“Fesleğen ve mercankök yeni ürünler olabilir”
Türkiye daha çok kekik, defne yaprağı, adaçayı, biberiye gibi bitkilerin ihracatıyla öne çıkıyor. Defne, kekik gibi ihracatlarımızın son yıllarda hızlı artması sevindirici ancak yine de ürün yetersiz. Firmamız sarmaşık yaprağı, meyankökü, tavşanmemesi kökü, çuha çiçeği gibi farklı bitkilerin de ihracatını yapıyor. Bunları daha çok Doğu ve Güneydoğu bölgesinden toplatıyoruz. Adapazarı ve Gediz’de iki kurutma tesisimiz var. Ayrıca tıbbi bitkilerin de ihracatını yapıyoruz. Örneğin ülkemize özgü bir bitki olan tavşanmemesi ağrı kesicilerde kullanılıyor.
Pandemide bizim işlerimizde, müşterilerimizden gelen taleplerde herhangi bir değişiklik olmadı. Geçen seneki seviyelerdeyiz. Kekik ve defne talebi ise artmaya devam ediyor. TL’nin aşırı değer kaybetmesi ve de bazı diğer üretici ülkelerdeki bazı ürünlerin fiyatlarındaki artış, bizim rekabetçi olacağımız seviyelere geldi. Ihlamur ihracatında artış başladı. Fesleğen ve mercanköşk Türkiye için yeni ürünler olabilir. Biberiye ve sivri kekik fiyatlarımız dünya ile rekabet edecek seviyeye geldi. Ancak tek endişem şu; biliyorsunuz pandemi dolayısıyla gelirlerde gerileme söz konusu. Bunun talebi menfi yönde etkilemesi mümkün. Ayrıca dünyadaki kalite beklentisi ve ithalat kriterleri gün geçtikçe artıyor. Yüksek ‘kalite güvence’ sistemleri devreye girdi. Bunlar BRC ( British Retail Consortium), IFS (International Featured Standards) ve FSSC (Food Safety System Certification)… Artık her ürün için onlarca analiz yapılıyor. Tüketici de çok daha bilinçli. Merdiven altı üretilen, düşük kaliteli, kontrolsüz ürünlerin pazarlanmasının imkanı azalıyor. Bilinçli şirketlerin ise satış şansı artıyor.
Cengiz GÜNDÜZ / Cengiz Gündüz Tarım Ürünleri Kurucusu
“365 gün susam ve haşhaş alımı yapıyoruz”
Denizli’nin Çivril ilçesinde ailemiz 100 yıldır tarım ürünleri ticareti yapıyor. Ben 65 yaşımdayım. Biz müstahsilden haşhaş ve susam alıp İzmir’deki sanayiciye satıyoruz. Yalnızca Denizli’den değil Türkiye’nin her yerinden alım yapıyoruz. Haşhaş ve susamın hasadı temmuzun ilk haftasında başlar. Biz 365 gün alım yapıyoruz. Müstahsil hasadını yapsa da bir anda satmıyor; ihtiyacı oldukça satıyor. Halen beyaz haşhaşın kilosunu 27-28, mavi haşhaşın kilosunu 19-20 TL’den alıyoruz. Susamı ise daha çok Antalya bölgesinden 16-17 TL’den alıyoruz.
Türkiye’de sarı haşhaş da yetiştiriliyor. Biz bu konuda çok çalışmıyoruz. TMO’nun değerlerine göre, dekar başına ortalama 70-80 kilo haşhaş almak mümkün. Türkiye’de üretilen susamın yüzde 80-90’ı yurtdışına ihraç ediliyor. Çek Cumhuriyeti, Avustralya, Fransa ve Afganistan haşhaşta bizim rakibimiz. Türkiye’ye ise Sudan ve Nijerya’dan düşük kalite susam geliyor. Pandemiden dolayı ürünlere ekstra bir talep olmadı. Ticaret normal seyrinde gidiyor.
Mert ÜNYAZICI / Ankara Ticaret Odası Meclis Üyesi ve Aktarlar Derneği Başkanı
“Aktarlık mesleğinin standartlarını belirleyeceğiz”
Aktarlık dede mesleğim. 80 yıldır bu işle meşgulüz. Ankara ve Antalya’da “Ali Ünyazıcı Lokman Hekim” adıyla dört aktarımız var. 300-350 kalem ürünümüz bulunuyor. Türkiye genelinde 6 bine yakın aktar var. Bunların 300’ü Ankara’da. Pandemiyle birlikte sektöre büyük bir ilgi oluştu. Ankara’da son bir yılda 60’a yakın yeni aktar açıldı. Sektör büyüyor ama disipline edilmesi şart. Ankara Ticaret Odası öncülüğünde aktarlık mesleği standartlarının belirlenmesi için çalışmalara başladık. İkinci çalıştayımızı geçen hafta yaptık. Parası olan bu alana giriyor ama her mesleğin standartları olduğu gibi aktarlığın da standartlarının olması gerekiyor. Pandeminin ilk aylarında, mart nisan mayısta aktarların ciroları 2-3 kat arttı. Özellikle kıyı mahallelerdeki ve Anadolu’da bulunan aktarlara ilgi oldu. Şimdi cirolar normal seyrinde gidiyor. Bu dönemde ıhlamur, kuşburnu, adaçayı gibi kış çaylarına, C vitamini ağırlıklı ürünlere, zeytin yaprağı gibi antiviral ürünlere, bunların özlerine, keçiboynuzu özü, karadut özü gibi ürünler daha çok talep ediliyor.
Prof. Dr. Erdem YEŞİLADA / Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Ana Bilim Dalı Başkanı
“Şekersiz bitki çaylarını tavsiye ediyorum”
Covid-19’a karşı henüz etkin tedavi seçeneklerinin bulunmaması nedeniyle koruyucu önlemler son derece önemli. Bu nedenle fitoterapi ürünleriyle bağışıklık sisteminin desteklenmesi, Covid-19’un yanı sıra enfeksiyon etkeni diğer virüs ve bakterilere bağlı enfeksiyon gelişimi risklerine karşı koruyuculuk sağlar.
Kış aylarında hem boğazı yumuşatmak için hem de öksürüğe karşı ıhlamur ile ebegümeci gibi bitkilerin çayları içilebilir. Gribal enfeksiyonlardan korunmak için de ada çayı içilmesi, özellikle içerisinde okaliptol oranı yüksek olan Anadolu ada çayının tüketilmesini tavsiye ederim. Yeşil çay içilmesi ve yoğun şekilde hazırlanıp gargara yapılması da gribal enfeksiyonları önleyebilir. Bütün bunlar şekersiz içilmeli. Çünkü şekeri mikroorganizmalar gelişmek için kullanıyor.
Şaduman KARACA / Doğal tıp uzmanı, fitoterapist
“Bağışıklığınız güçlü olmalı”
Pandemi döneminde bitkilere olan ilgi biraz alternatif arayışı, biraz da çaresizlikten dolayı arttı. Benim esas dikkatimi çeken nokta, halkın genel olarak sağlık konusunda farkındalığının artması. Koronadan korunmak için neler yapılması gerektiği sıkça soruldu. Bunun üzerine ‘Korona Salgınında ve Günlük Hayatta Sağlıklı Yaşam Rehberi’ni hazırladım ve PDF olarak ücretsiz yayınladım. Bu rehbere https://www.fitosofia.com.tr/blog/korona linkinden ulaşılabilir. Covid-19’a karşı henüz özel bir ilaç üretilmedi, bitkiler de bu konuda oldukça genel çalışıyor. Örneğin laden (cistus) genel bir antiviral etki gösterir. Ekinezya gibi bitkiler ise bağışıklık sistemini genel olarak güçlendirerek organizmamızın genel direncini yükseltir. Bu sayede kişi Covid-19 virüsü ile karşılaşsa dahi, bunu çok kolay atlatabilir; eğer uzun yıllardır kronik hastalıklardan dolayı zayıf bir bağışıklık sistemine sahip değilse…
RAHİME BAŞ UÇAR